Depresyon, dünya genelinde en sık görülen ruhsal hastalıklar arasındadır. Her yaştan insanı etkileyebilir, ancak bazı insanlarda depresyona neyin sebep olduğu her zaman tam olarak bilinmez. Depresyonun potansiyel nedenleri genetik, beyin kimyası, yaşam olayları, tıbbi durumlar ve yaşam tarzı faktörlerini içerebilir.
Hastalık kontrol ve tedavi merkezleri, yaklaşık olarak her 5 yetişkinden 1’inin hayatında bir kez depresyon tanısı aldığını bildirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü ise erkeklerin %5’inin, kadınların ise %9’unun herhangi bir yıl içinde depresif bozukluklar yaşadığını tahmin ediyor.
Bu makale, depresyonun yaygın nedenlerini ele almaktadır. Depresyonda rol oynayabilen genetik, biyolojik ve çevresel faktörleri kapsamaktadır.
Depresyonun Yaygın Nedenleri
Araştırmacılar depresyonun aslında birçok farklı nedene sahip olduğunu ve her zaman önlenebilir olmadığından şüpheleniyor. Depresyona katkıda bulunabilen faktörler şunları içerir:
- Genetik: Ailesel geçmişinizde depresyon varsa, depresyon geliştirme riskiniz artabilir.
- Beyin kimyası: Beyindeki serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi önemli kimyasalların dengesizlikleri depresyonla ilişkilidir.
- Bazı tıbbi durumlar: Kronik ağrı, tiroid sorunları, kalp hastalığı ve bazı ilaçlar depresyon riskini artırabilir.
- Madde kullanımı: Uyuşturucu ve alkol kullanımı depresyonu tetikleyebilir veya kötüleştirebilir.
- Stres: İş stresi, ilişki sorunları, mali zorluklar gibi önemli yaşam olayları depresyon riskini artırabilir.
- Yetersiz beslenme: Vücudunuzun düzgün çalışması için gerekli besinleri yeterince almıyorsanız, depresyon geliştirme riskiniz artabilir.
Depresyonun tek bir nedeni yoktur. Bir kişinin bu durumu geliştirmesi riskini artıran birçok faktör vardır. Uzmanlar, kadınların erkeklere göre daha yüksek oranda depresyon yaşamasının (kadınlarda %10,5; erkeklerde %6,2) hormonal faktörlerden kaynaklanabileceğini öne sürmektedir.
Aile Geçmişi ve Genetik
Depresyon geliştirme riskiniz, ailenizde depresyon geçmişi varsa artabilir. Ailenizdeki diğer bireylerde depresyon veya başka bir duygudurum bozukluğu varsa, sizde de depresyon belirtileri görülme olasılığı daha yüksektir. Tahminlere göre depresyon yaklaşık %40 oranında genetik faktörlere bağlıdır.
İkiz, evlatlık edinme ve aile çalışmaları depresyonu genetikle ilişkilendirmiştir. Araştırmalar güçlü bir genetik bileşen olduğunu öne sürse de, araştırmacılar henüz depresyon için tüm genetik risk faktörlerinden emin değiller.
Çalışmalar, depresyon hastası bir ebeveyne ve anneanne/babaya sahip olmanın, bu duruma sahip olma riskini ikiye katladığını göstermektedir.
Hangi genlerin depresyonda tam olarak rol oynadığı hala belirsizliğini korusa da, araştırmacılar rol oynayabilen birçok farklı gen olduğunu biliyor. Gen araştırmacıları, bu genlerin nasıl işlediğini daha iyi anlayarak daha etkili tedaviler geliştirebilmeyi umuyor.
Hiçbir depresyon nedeninin tek başına hareket etmediğini hatırlamak önemlidir. Genetik riskinizi artırabilirken, çevresel faktörler daha sonra depresyon geliştirme olasılığınızı belirleyebilir.
Beyin ve Vücut Nedenli Depresyonlar
Depresyonun bazı nedenleri beyin ve vücut ile ilişkilidir. Bunlar depresyon riskinizi artırabilir.
Beyin Kimyasındaki Dengesizlikler
Depresyonun potansiyel biyolojik nedenlerinden biri de ruh halini düzenlemede rol oynayan nörotransmiterlerdeki dengesizliktir. Dopamin, serotonin ve norepinefrin gibi bazı nörotransmiterler duyguda önemli bir rol oynar.
Nörotransmiterler, beynin farklı bölgelerinin birbirleriyle iletişim kurmasına yardımcı olan kimyasal maddelerdir. Belirli nörotransmiterlerin eksikliği, klinik depresyon olarak bildiğimiz semptomlara yol açabilir.
Bu depresyon teorisi, belirli nörotransmiterlerin çok fazla veya çok az olmasının depresyona neden olduğuna veya en azından katkıda bulunduğuna işaret eder.
Bu açıklama genellikle depresyonun ana nedenlerinden biri olarak gösterilse de henüz kanıtlanmamıştır ve birçok uzman bunun, depresyona katkıda bulunan karmaşık faktörlerin tam bir resmini çizmediğine inanmaktadır.
Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar genellikle beyindeki belirli kimyasalların seviyelerini değiştirmeye odaklanır. Bu tedavilerin bazıları seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar), serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleri (SNRI’lar), monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOİ’ler) ve trisiklik antidepresanları (TCA’lar) içerir.
Fiziksel Sağlık ve Belirli Tıbbi Durumlar
Kronik bir hastalığınız, uyku bozukluğunuz veya tiroid rahatsızlığınız varsa depresyon semptomları yaşama olasılığınız daha yüksek olabilir. Depresyon oranları ayrıca kronik ağrısı, şeker hastalığı, multipl skleroz ve kanseri olan kişiler arasında daha yüksek olma eğilimindedir.
Zihin ve beden birbirine bağlıdır. Fiziksel bir sağlık sorunu yaşıyorsanız, ruhsal sağlığınızda da değişiklikler olduğunu görebilirsiniz.
Hastalık depresyon ile iki şekilde ilişkilidir. Kronik bir hastalığa sahip olmanın stresi, majör depresyon epizodunu tetikleyebilir. Ayrıca tiroid hastalıkları, Addison hastalığı ve karaciğer hastalığı gibi bazı hastalıklar depresyon semptomlarına neden olabilir.
Kadın Cinsellik Hormonları
Kadınların erkeklere göre yaklaşık iki kat daha fazla majör depresyon yaşadığı yaygın olarak belgelenmiştir. Depresif bozuklukların görülme sıklığı kadınların üreme çağlarında zirveye ulaştığı için hormonal risk faktörlerinin rol oynayabileceği düşünülmektedir.
Kadınlar, özellikle adet dönemi, hamilelik, doğum ve perimenopoz gibi hormonlarının değiştiği dönemlerde depresif bozukluklara karşı daha hassastır. Depresyon riski menopozdan sonra azalır.
Doğum ve tiroid hastalıklarının neden olduğu hormonal dalgalanmalar da depresyona katkıda bulunabilir. Doğum sonrası depresyon doğumdan sonra ortaya çıkabilir ve doğumdan hemen sonra meydana gelen hızlı hormonal değişikliklerden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Yaşam Tarzı Nedenli Depresyonlar
Depresyona neden olabilecek bir dizi yaşam tarzı faktörü de vardır. Cinsiyet veya aile geçmişi gibi depresyon için birçok risk faktörü değiştirilemezken, insanlar yaşam tarzı faktörleri üzerinde çok daha fazla kontrole sahiptir.
Sirkadiyen Ritim Bozuklukları
Sezonsal duygusal bozukluk (resmi olarak mevsimsel özellikli majör depresif bozukluk olarak bilinir) adı verilen bir depresyon türünün, vücudun normal sirkadiyen ritminde bir bozulmadan kaynaklandığı düşünülmektedir.
Gözümüzdeki ışığa maruz kalım bu ritmi etkiler. Kışın daha kısa günlerde, insanlar dışarıda sınırlı zaman geçirebilecekleri zaman, bu ritim bozulabilir.
Kısa ve karanlık günlerin olduğu daha soğuk iklimlerde yaşayan insanlar en yüksek risk altında olabilir.
Sirkadiyen ritimdeki kesintilere ek olarak, azalan güneş ışığı ayrıca beyindeki serotonin seviyelerinde düşüşe yol açabilir, bu da ruh halini etkileyebilir. Mevsimsel değişiklikler ayrıca vücuttaki melatonin seviyelerini de değiştirebilir ve bu da uykuyu bozarak ruh hali değişikliklerine katkıda bulunabilir.
Mevsimsel değişiklikleri kontrol edemezken, bu değişikliklerin ruhsal sağlığınız üzerindeki etkisini en aza indirgemek için atabileceğiniz adımlar vardır. Işık tedavisi, daha fazla zaman dışarıda geçirmek, sağlıklı beslenmek ve düzenli egzersiz yapmak, mevsimsel depresyonla mücadeleye yardımcı olabilir.
Yetersiz Beslenme
Dengesiz beslenme çeşitli şekillerde depresyona katkıda bulunabilir. Çeşitli vitamin ve mineral eksikliklerinin depresyon semptomlarına neden olduğu bilinmektedir. Ayrıca, şeker oranı yüksek diyetlerin depresyon ile ilişkili olduğu görülmüştür.
Bazı çalışmalar, omega-3 yağ asitleri açısından düşük veya omega-6 ile omega-3 yağ asitleri oranı dengesiz olan diyetlerin depresyon oranlarının artmasıyla ilişkili olduğunu bulmuştur.
Stres
Kişinin başa çıkma yeteneğini aşan stresli yaşam olayları da depresyona neden olabilir. Araştırmacılar, stres dönemlerinde salgılanan kortizol hormonunun yüksek seviyelerinin, nörotransmitter serotonin’i etkileyebileceğini ve depresyona katkıda bulunabileceğini düşünüyor.
Yas ve Kayıp
Sevilen birini kaybettikten sonra yas tutan kişiler, depresyonun birçok semptomuyla aynı semptomları yaşarlar. Uyku sorunları, iştahsızlık ve aktivitelere karşı zevk veya ilgi kaybı, kayba normal bir tepkidir.
Yas tutma belirtilerinin zamanla azalması beklenir. Ancak semptomlar kötüleştiğinde, yas depresyona dönüşebilir.
Madde Kullanımı
Uyuşturucu ve alkol kullanımı depresif bozukluklara katkıda bulunabilir. Hatta bazı reçeteli ilaçlar bile depresyon ile ilişkilendirilmiştir.
Depresyon ile ilişkili olduğu bulunan bazı ilaçlar arasında antikonvülzanlar, statinler, uyarıcılar, benzodiazepinler, kortikosteroidler ve beta-blokerlar bulunur. Reçete edilen herhangi bir ilacı gözden geçirmek ve kendinizi depresyonlu hissediyorsanız doktorunuzla konuşmak önemlidir.
Son Söz
Depresyon, hayatımızın bir noktasında hepimizi etkileyebilen karmaşık bir duygudur. Bir gölge gibi üzerimize çökebilir, her şeyi karanlığa büründürebilir. Fakat unutmayalım ki her karanlığın bir sonu vardır ve güneş yeniden doğacaktır. Bu bulutun da dağılacağını, umudun ve ışığın her zaman var olduğunu bilin.
Depresyondan kurtulmak için atabileceğiniz birçok adım var. Bu adımları atarak ve iyileşmeye odaklanarak, depresyonun karanlığını aşabilir ve yeniden ışığa kavuşabilirsiniz.